Austyn Gaffney / New York Times
Dünya, bu yıl kaydedilen deniz buzu kaybıyla dikkate değer bir durumla karşı karşıya. Kaybedilen bu miktar, Mississippi’nin doğusundaki tüm Birleşik Devletler’i kaplayacak kadar büyük. Bu önemli gelişme, perşembe günü NASA ve Ulusal Kar ve Buz Veri Merkezi’nde bulunan araştırmacılar tarafından duyuruldu. Mart ayındaki deniz buzu miktarının, tarihsel olarak kaydedilen en düşük seviyeye ulaştığı vurgulandı.
Bu rekor, Dünya Meteoroloji Örgütü’nün son 10 yıl içinde kaydedilen en yüksek sıcaklıklar ile ilgili açıklamalarından kısa bir süre sonra geldi. 2024’ün en sıcak yıl olacağı ifadesi ise dikkat çekiyor. Küresel sıcaklık artışının büyük bir kısmının, fosil yakıtların kullanılmasından kaynaklanan sera gazlarıyla ilişkili olduğu ifade ediliyor.
NASA Goddard Uzay Uçuş Merkezi’nden buz bilimci Linette Boisvert, küresel ısınmanın buzların erimesine yol açtığını belirterek, “Böylesine yüksek sıcaklıklarla karşılaştığımız anlarda, bu yıl en düşük buz örtüsünü görmemiz oldukça beklenir bir durum” dedi.
NASA, yaklaşık 50 yıl boyunca, öncelikle Savunma Bakanlığı’nın uydu programı aracılığıyla veri toplamaktadır. Küresel deniz buzu ölçümleri, Kuzey ve Güney Yarımkürelerdeki zıt mevsimlerden elde edilen verilerle bir araya getirilmektedir.
Boisvert, deniz buzunun kış ve yaz arasındaki donma-eğilimini gezegenin kalp atışlarına benzetiyor. Kışın maksimum seviyeler ile yazın minimum seviyeler arasındaki bu dalgalanmalar geçmişte kısa bir süre içinde gerçekleşirken, günümüzde erime olaylarının artması nedeniyle bu aralıklar genişlemiştir. Boisvert, “Gezegenin kalp atışlarının yavaşladığı hissine kapılıyoruz. Bu ise hiç olumlu bir durum değil” dedi.
Deniz buzu, küresel iklim açısından önemli fonksiyonlar üstlenmektedir. Beyaz yüzeyiyle güneş ışığını uzaya geri yansıtarak gezegenin serinlemesine katkıda bulunur. Ayrıca okyanusu yalıtarak ısıyı atmosfere geçişini engeller. Daha az deniz buzu varlığı, Dünya sistemlerine daha fazla ısı girmesine ve dolayısıyla okyanus ile atmosferin ısınmasına yol açmaktadır.
Bilim insanlarının takip ettiği tek ölçüm deniz buzunun alanı değildir; aynı zamanda buzun kalınlığı da önemli bir kriterdir ve Arktik deniz buzu, 1980’lerden bu yana incelme göstermiştir.
Kalın bir deniz buzu, yaz aylarında erimeden kurtulma eğilimindeyken, günümüzdeki deniz buzunun büyük bir kısmı yaz aylarında tamamen eriyor, bu da her yıl kalınlaşmasını engelliyor. Açık okyanuslar, güneşten daha fazla ısı absorbe eden daha karanlık yüzey anlamına geliyor ve bu durum erimeyi hızlandırarak bir olumlu geri besleme döngüsü oluşturuyor.
Kutuplardaki bu değişiklikler, okyanus akıntıları ve hava düzenindeki değişikliklerden dolayı dünya genelinde geniş etkiler yaratmaktadır.
Boisvert, “Bilim insanlarının veri üzerinde çalışmaya devam etmesi hayati bir öneme sahip. Bu tür araştırmalara fon sağlanamaması son derece zararlı sonuçlar doğurabilir” dedi.
Deniz buzunun erimesinin, deniz yaşamı, kutup bölgelerindeki turizm ve küresel deniz taşımacılığı üzerinde olumsuz etkiler oluşturduğuna dikkat çekilmekte. Colorado Üniversitesi’ndeki Ulusal Kar ve Buz Veri Merkezi’nde kıdemli bir araştırmacı olan Walt Meier, askeri faaliyetler ve Alaska’daki yerli topluluklar için de bu durumun önemli olduğunu belirtiyor. Meier, “Kuzey Kutbu’ndaki deniz buzunun azalması, giderek daha belirgin bir küresel ısınma işareti ve insan toplumunun tarihi boyutları açısından eşi benzeri görülmemiş bir durum” ifadesini kullanıyor.
© 2025 The New York Times Company