

RTÜK ve CKD’nin iş birliği ile mart ayında gerçekleştirilen ‘Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Medyanın Sorumluluğu Çalıştayı’nın sonuç raporu yayımlandı. Raporda, medya kuruluşlarının yayın politikaları incelenerek dikkat çekici tespitlerde bulunuldu. Tespitler arasında, reyting ve ticari kaygıların sıkça kamu yararının önüne geçtiği; özellikle gündüz kuşağı programlarında şiddetin sıradanlaştırıldığı ve kadın mağduriyetinin reyting kaygılarıyla istismar edildiği vurgulandı.
‘GÜNDÜZ KUŞAĞI PROGRAMLARI OLUMSUZ ETKİLİYOR’
Raporda özellikle gündüz kuşağı programlarına yönelik çarpıcı eleştiriler öne çıktı. Kadına yönelik şiddetin sabah programlarından akşam dizilerine kadar gün boyunca ekranlarda yer almasının, ‘kırık cam teorisi’ etkisi yaratarak toplumda şiddetin yeniden üretilmesine zemin hazırladığı ifade edildi. Bu yapımların çözüm sunmak yerine kışkırtıcı bir dil kullandığı ve kamu kurumlarına olan güveni sarstığı belirtildi.
‘KADIN MAĞDURİYETİ REYTİNG UĞRUNA METALAŞTIRILIYOR’
Raporda, kadın bedeni ve mağduriyetinin medya tarafından reyting uğruna metalaştırıldığına vurgu yapıldı. ‘Gerçekleri gösteriyoruz’ iddiasıyla sunulan programların, kadına yönelik şiddeti normalleştirdiği ve toplumda kanıksanmasına neden olduğu ifade edildi. Kadınların yalnızca kurban ya da suçlu olarak yansıtılması; güçlü, üretken ve topluma katkı sunan kadın profillerinin arka planda bırakılması eleştirildi. Medyanın, Türk toplumunun tarihsel ve kültürel değerlerinden uzaklaşarak Anadolu kadınının üretici kimliğine yeteri kadar yer vermediği belirtildi. Cumhuriyet devriyle beraber kamusal alanda güçlenen kadınların başarı hikayelerinin görünmez kılınmasının, genç nesillerin kadın rol modellerinden mahrum kalmasına yol açtığı ifade edildi. Ayrıca, sosyal medya ve dijital platformlardaki denetimsizliğin de raporda önemli bir konu olduğu kaydedildi. TikTok ve YouTube gibi mecralarda kontrolsüz yayılan içeriklerin, gençleri ahlaki çöküşe sürüklediğine dikkat çekildi. RTÜK ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) dijital alanlarda daha etkin düzenleme ve denetim mekanizmaları oluşturması gerektiği önerildi.
‘KADINA KARŞI ŞİDDETİ NORMALLEŞTİREN YAPIMLARA CEZALAR ARTTIRILMALI’
Raporda, medyada kadına yönelik şiddet haberlerinde kullanılan magazinsel dil, sansasyonel başlıklar ve mağdurların özel hayatlarının teşhir edilmesi eleştirildi. Bu tür haberciliğin, şiddeti sıradanlaştırmak yerine farkındalık yaratmadığına dikkat çekildi. Medyadan, çözüm odaklı ve güçlendirici bir haber dili benimsemesi talep edildi. RTÜK’ün mevcut yaptırımlarının artırılması gerektiği vurgulanarak, medya kuruluşlarına yönelik kamuoyuna açık ve net cezaların uygulanması gerektiği ifade edildi. Ayrıca, medya etiği, mağdur hakları ve toplumsal sorumluluk çerçevesinde bağlayıcı kurallar oluşturulmasının önerildiği belirtildi.
Raporda mevcut yayın politikalarına yönelik eleştirilerin yanı sıra, kadına yönelik şiddetle mücadelede medyanın daha bilinçli ve sorumlu bir rol üstlenmesi için çeşitli çözüm önerileri de sıralandı. Bu öneriler arasında; kadına yönelik şiddet haberlerinin şiddeti ortadan kaldırma amacına hizmet edecek şekilde, duyarlı bir dil ve sembolik görsellerle, mağdurun güçlü çıktığı ve şiddeti önlemeye yönelik çözüm önerilerini içerecek biçimde sunulması gerektiği belirtildi. Ayrıca, şiddet haberlerinde kesin olmayan bilgilerin paylaşımının önlenmesi, cezasızlık algısı oluşturan ve gerçeği yansıtmayan içeriklerle etkin biçimde mücadele edilmesi gerektiği ifade edildi. Başarılı kadınların (bilim insanı, siyasetçi, sanatçı vb.) hayat hikayelerine ve topluma ilham veren kadın figürlerine medyada daha fazla yer ayrılması gerektiği ifade edildi. Kadın hakları ve şiddetle mücadele konularında farkındalık yaratan dizi, film ve belgesellere teşvik edici ödüller verilmesi, kadın, çocuk ve aile dostu programların desteklenmesi gerektiği vurgulandı. Ayrıca, şiddetle mücadele mekanizmalarına ilişkin bilgilere ulaşımın artırılması için kamu spotlarının yanı sıra dizi ve filmlerde de yer verilmesi gerektiği ifade edildi. Gündüz kuşağı programlarında, kadına yönelik şiddeti irdeleyen ve çözüm yollarını ele alan uzman görüşlerinin de yakından takip edilmesi gerektiği önerildi. Magazin dili yerine, bilinçlendirici ve güçlendirici bir haber dili benimsenmesi talep edilirken; TikTok ve YouTube gibi dijital platformların denetlenmesi önemine de değinildi. Medya okuryazarlığı dersinin tüm eğitim kademelerinde zorunlu hale getirilmesi gerektiği ifade edilirken, RTÜK bünyesinde yapımcı ve yayıncılara yönelik danışmanlık hizmeti sunacak bir rehberlik birimi oluşturulması gerektiği vurgulandı. Ayrıca, medya kuruluşlarının hatalı yayınları için kamuoyuna açık özür yayınlaması ve gerektiğinde yaptırıma tabi tutulması gerektiği belirtildi. 2025’in ‘Aile Yılı’ olarak ilan edilmesinin, aile yapısını ve kadını destekleyen medya içeriklerine öncelik verilmesiyle birleştirilmesi gerektiği önerildi.